T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİVAS / MERKEZ - Selçuk Ortaokulu

Sınavlar beni mahvediyor

Performans ÖdeviSINAVLAR BENİ MAHVEDİYOR

Hafta içi okuldan geldiğimizde biraz vaktimiz oluyor ama dershanelerimiz bu vakitlere hemen etüt yazıyorlar, deneme koyuyorlar. Zaten dershaneler bizi rahat bıraksa anne-babalarımız rahat bırakmıyorlar.



Ben çocuğum, çocukluktan gençliğe adım atmak üzere olan bir çocuk. Ne var ki, şanssız bir çocuğum ben. Neden mi? Çocukluğumu yaşamama ülkemde pek fırsat vermiyorlar da ondan. Sandığınız gibi değil. Ülkemde diktatörlük yok, baskı yok, çocuklara yönelik katı uygulamalar da yok. Ancak ne var biliyor musunuz? Bitmek bilmeyen sınavlar.

Bir an için kendi çocukluğunuzu hatırlayın lütfen. Okuldan geldiğinizde çantanızı eve bırakır hemen dışarı çıkardınız, değil mi?
Akşam hava kararana kadar misket, beş taş, gazoz kapağı, sek sek, ip atlamaca, saklambaç, tombik, istop, yakan top, kayış kızdı, dokuztaş, çelik çomak ve kimbilir daha ne gibi oyunlar oynardınız. Akşam olunca annelerinizin camdan size seslenmesi ile zar zor evlerinize giderdiniz. Eve gelince oyun biter miydi? Tabi ki bitmezdi. Bu sefer de ev oyunları ile vakit geçirir sonra da yatağa girerdiniz. Kısacası sizin hayatınız zevkliydi. Çünkü o zamanlar oyunların oynandığı sokaklar vardı. Sınavlar çocukların kâbusu olmamıştı henüz.

Ya şimdi? Biz doya doya oyun oynayamıyoruz ki. En büyük sebebi, sınavlar. Hafta içi okuldayız biz, hafta sonu ise dershanede. Yani haftanın 7 günü çalışan bir işçi gibiyiz. Dini ve milli bayramlar dışında erkenden kalkıp yola koyuluyoruz. Sahi, siz haftanın yedi günü çalışsaydınız psikolojiniz nasıl olurdu? Ne kadar dayanabilirdiniz bu tempoya. Böyle bir işyerinde ne kadar çalışırdınız? Ya da işyeriniz size “Yarından itibaren üç sene boyunca haftada 7 gün çalışacaksın” dese ne yaparsınız? Sizin kaldıramadığız ve kaldıramayacağınız yük, bizim omuzlarımıza yüklü maalesef.

Hafta içi okuldan geldiğimizde biraz vaktimiz oluyor ama dershanelerimiz bu vakitlere hemen etüt yazıyorlar, deneme koyuyorlar. Zaten dershaneler bizi rahat bıraksa anne-babalarımız rahat bırakmıyorlar. Okulda öğretmenlerimiz bizi “Ders, ders!” diye sıkıştırıyorlar. Çevremizdeki herkes sınavdan bahsediyor. Kim bize denk gelse “Dersler nasıl, okul nasıl, denemeden kaç alıyorsun?” gibi sorular soruyor. Kimse “Hayat nasıl gidiyor?” demiyor. Test, deneme, ödev, etüt, ders en çok duyduğumuz kelimeler. Artık bu kelimelerden bıktık biliyor musunuz?

En kötüsünü de söyleyeyim size: bizim büyüklerimiz gözündeki değerimiz okul ve SBS puanımız kadar. Okuldaki öğretmenlerim bana notlarım kadar değer veriyor, dershane öğretmenlerim ise benimle SBS puanım kadar ilgileniyor. Ailemin gözünde SBS puanım ne kadar iyiyse ben o kadar iyiyim. İyi çocuk olmamın ölçütü notlarım ve deneme puanlarım. Daha da kötüsü, puanım kadar seviliyorum ben.

Senenin puanı en yüksek olan öğrencisini ödüllendiriyorlar. SBS birincilerine hediyeler veriyorlar. Dershaneler boy boy puanı iyi olan öğrencilerin resimlerini asıyor. Ya senenin en dürüstleri, en vefalıları, en iyi niyetlileri, en cömertleri, en temizleri? Neden bir yılın en cömert öğrencisine bir ödül verilmiyor? Dürüst öğrencilerin fotoğrafları neden duvarlara asılmıyor? Her şey puandan mı ibaret Allah aşkına? Sınavlar insani erdemlerin de üstünde mi olmalı sizce?

Geçen gün nasıl bir rüya gördüm biliyor musunuz? Kapalı bir odadayım. Çok bunaltıcı camsız bir oda. Bir tek masa ve sandalye var odada. Masanın üzerinde ise bir yığın test, deneme ve konu anlatım kitapları. Bunalıyorum ve kapıya doğru koşuyorum. Kapıyı açtığım anda karşımda bir sürü kişi görüyorum. Hepsi de kızgın bakışlarla bana bakıyor. Onlardan biri annem “Git dersini çalış” diye üzerime geliyor. Ondan kaçayım derken dershane öğretmenim kolumdan tutuyor ve “Verdiğim testlerin çözdün mü” diye beni sorguluyor. Bir hamle ile onun elinden sıyrılıyorum ancak bu sefer de okul öğretmenime rastlıyorum. “Proje ödevini bitirdin mi?” diye o da sert bakışlarla odaya doğru itiyor beni. İleride rehber öğretmenim var, ona doğru koşuyorum belki yardımcı olabilir diye. “Deneme sonuçların çok düşük. Günde 400 soru çözmelisin” diyor ve beni odaya gönderiyor. Elimde ders çalışma programı, soru hedefleri, bitirilmesi gereken konular, deneme sonuçları ve bir yığın testle birlikte odaya kapatıyorlar beni. Onlara bağırıyorum “Lütfen, ben henüz çocuğum, biraz oyun oynamama müsaade edin. Azıcık, ne olur? Hem sizinle ders dışında da vakit geçirmek istiyorum. Hiç okulu, denemeyi, testi konuşmadan birlikte azıcık sohbet edelim.” Ancak kimse beni anlamıyor. Ağlayarak uyanıyorum.

Biz çocukların sesi çıkmıyor. Sizler gibi grev yapamıyoruz. Toplu eylem nedir bilmiyoruz. Tepkimizi gösteremiyoruz. Devlet baba size dese ki: Bundan sonra sizi 3 yıl boyunca her sene sınava alacağız. Bu sınavdaki başarınıza göre siz iyi işçi ya da kötü işçi olacaksınız. Bu sınavlarda başarılı olmak için özel kurumlar açıldı bile, boş vakitlerinizde onlara gidebilirsiniz. Bir de her gün işten sonra eve gidip iki saat ders çalışacaksınız ve de 300 soru çözeceksiniz. Bu durumda sizler hemen toplu eylem yapar, “Bu insan haklarına aykırı, insanın ruh sağlığına zararlı.” der ayaklanırdınız. Peki, neden bizi düşünmüyorsunuz? Üç yıl boyunca sınava hazırlanmak ve haftanın yedi günü çalışmak zorunda olan bizlerin hakkını neden savunmuyorsunuz?

Ey eğitimciler, ey pedagoglar, ey çocuk gelişim uzmanları! Sizlere sesleniyorum. Nerdesiniz? Neden bir neslin mahvolmasına göz yumuyorsunuz. Sınavlar uğruna, kişiliğimizi, kimliğimizi ruh sağlığımızı tehlikeye atılıyor. Test çözen, denemelere giren ama insani melekelerden uzak bir nesil yetişiyor. Hani bizler bu ülkenin geleceğiydik? Sınavlar arasında boğuşurken insanlığını yitirmiş bir nesil bu ülkeye ne kadar katkı sağlayabilir ki?

Sizlere Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu eski Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un sözlerini hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de yaptığımız şey gerçekten garabet. 30 yıl sonra bu ülkede yaşayacak olanlar bugünkü eğitimcileri suçlayacaklar. Bizim için diyecekler ki, ‘O dönemde görevli olan eğitimciler ve yöneticiler bir ülkeye insan yetiştirmekle sınava adam yetiştirmeyi karıştırmışlar. Kaç nesli mahvetmişler.’

Kaldırmıyor! Ruhum, bedenim, duygularım, düşüncelerim, kalbim bu sınav stresini kaldıramıyor artık. Beni sınava değil de hayata, insanlığa, anne-babalığa, dostluğa, kardeşliğe, iyiliğe hazırlayın lütfen. Okulumun beni hayata hazırlamasını istiyorum, sınava değil. Öğretmenlerimin bana insanlığı öğretmesini istiyorum, test çözmesini değil. Anne-babamın gerçekten de anne-babalık yapmasını istiyorum, ders ve ödev belletmenliği değil. Yetişkinlerin beni gördüklerinde keyfimi sormalarını istiyorum, deneme sonuçlarımı değil. Çok mu şey istiyorum. Sesim çok mu çıkıyor. Yoksa siz de ‘Bu makaleyi yazmak yerine test çözsen daha iyi olurdu’ diye mi düşünüyorsunuz?

Psikolojik Danışman/Pedagog Mehmet Teber – Haber 7

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 08.12.2012 - Güncelleme: 18.02.2018 19:15 - Görüntülenme: 701
Kaynak: http://www.haber7.com/
  Beğen | 2  kişi beğendi